https://3tdergi.com/index.php/pub/issue/feedTanım Tenkit Teori2025-03-29T06:39:17+03:00Mehmet Şahineditor@3tdergi.comOpen Journal Systems<p style="font-weight: 400;">Tanım Tenkit Teori [3T] (eISSN:3023-5545); Dil, İletişim ve Kültür; Din Araştırmaları; Eğitim; Felsefe; Hukuk ve Yasal Çalışmalar; Psikoloji; Sanat ve Edebiyat; Sosyal ve Beşeri Bilimler; Tarih; Ticaret, Yönetim, Turizm ve Hizmetler alanlarında Türkçe ve İngilizce özgün araştırma makalelerini yayınlayarak ulusal ve uluslararası düzeyde bilgi paylaşımına katkıda bulunmayı amaçlar.</p> <p style="font-weight: 400;">3T dergisi, yılda iki sayı (Şubat - Eylül) olarak sadece e-dergi formatında yayımlanmaktadır. Dergimizde değerlendirme süreci yaklaşık 10 hafta sürmektedir. Bu süreçte çalışmayı; 2 İç hakem, 2 dış hakem, 1 dil editörü, 1 son okuyucu inceler. </p> <p style="font-weight: 400;">3T dergisi; açık erişimli, gayrı ticari bilimsel yayıncılığı benimsemiştir. Dergide yayımlanan makaleler, yazarı tarafından üniversitesinin kurumsal arşivinde, konulu arşivlerde veya istenilen diğer arşivlerde ambargo süresi olmaksızın erişime açılabilir. 3T, <a href="mailto:https://www.crossref.org/members/prep/34564">Crossref</a> üyesidir. Yayınlanan tüm makalelere, kalıcı makale tanımlayıcısı olarak DOI atanır. 3T, makalelerin kaynakçasını açık erişim olarak sunarak <a href="mailto:https://i4oc.org">Open Citations I4OC</a> inisiyatifini desteklemektedir. Böylece yayınlarımıza herkes ücretsiz olarak hemen erişebilir.</p> <p style="font-weight: 400;"><strong>Makale Kabul Tarihleri</strong></p> <p style="font-weight: 400;">Şubat sayısı için: 1 Ekim – 31 Aralık<br />Eylül sayısı için: 1 Mart – 1 Temmuz</p>https://3tdergi.com/index.php/pub/article/view/44Ahmet el-Mar’aşî ed-Debbâğî’nin Hâşiyetü’l-Akâidi’n-Nesefiyye Risalesi: İnceleme ve Neşir2024-12-26T23:29:44+03:00MUSTAFA KESKİNmustafakeskin@duzce.edu.tr<p>İslâm tarihinin erken dönemlerinde, Hz. Peygamber'in vefatını müteakip Müslümanlar arasında siyasî, itikadî, fıkhî ve sosyal alanlarda çeşitli tartışmalar ortaya çıkmıştır. Bu tartışmalar neticesinde beliren fikir ayrılıkları, İslâm toplumunda farklı mezhep ve fırkaların teşekkülüne zemin hazırlamıştır. İman-küfür, nübüvvet, imamet, insan hürriyeti ve kader gibi temel meselelerin yanı sıra, büyük günah işleyenlerin durumu ve günahların affı konusu da önemli tartışma başlıklarından biri olmuştur. Bu tartışmaların tarihî arka planında, Hz. Osman'ın hilafetinin son döneminde yaşanan olaylar ve akabinde Hz. Ali döneminde vuku bulan Cemel ve Sıffîn savaşları gibi Müslümanları karşı karşıya getiren hadiseler etkili olmuştur. Her iki tarafın da Müslüman olduğu bu savaşlarda çok sayıda can kaybı yaşanmış, bu durum Müslüman birini öldürmenin büyük günah sayılması sebebiyle, savaşlarda ölenlerin ve öldürenlerin dinî statüsünün sorgulanmasına yol açmıştır. Dolayısıyla büyük günah meselesi, mezhepler arasındaki temel ayrılık noktalarından biri haline gelmiştir. Mezheplerin iman anlayışlarıyla doğrudan ilişkili olan bu konu, imana yüklenen anlama göre farklı şekillerde yorumlanmıştır. İtikadî eserlerde "mürtekibü'l-kebîre" başlığı altında ele alınan büyük günah meselesi, tarih boyunca güncelliğini korumuş ve İslâm düşünce geleneğinde önemli bir yer edinmiştir. XVIII. yüzyıl Osmanlı âlimlerinden Ahmed el-Mar'aşî de (öl. 1752), "Hâşiyetü'l-Akâidi'n-Nesefiyye" adlı risalesinde bu meseleyi ele almış, özellikle Mu'tezile ile Ehl-i Sünnet arasında yaşanan tartışmaları ve fikir ayrılıklarını detaylı bir şekilde incelemiştir. Mar'aşî'nin risalesi, bilhassa küçük günahların bağışlanmasının hangi şartlar altında mümkün olacağı konusuna odaklanmakta ve bu husustaki mezhebî yaklaşımları karşılaştırmalı olarak ele almaktadır. Bu çalışma, hem Mar'aşî'nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi vermekte hem de onun "Hâşiyetü'l-Akâidi'n-Nesefiyye" adlı eserinin incelenerek neşrini sunmaktadır. Makalede öncelikle müellifin hayatı, ilmî kişiliği ve eserleri hakkında bilgi verilmekte, ardından incelemeye konu olan eserin nüshaları, müellife aidiyeti ve muhtevası irdelenmektedir. Ayrıca eserde ele alınan temel meseleler, özellikle de günahların affı konusundaki tartışmalar, dönemin kelâm literatürü içerisindeki yeri bağlamında değerlendirilmektedir. Çalışmanın temel amacı, klasik kelâm literatüründe önemli bir yer tutan günahların affı meselesinin XVIII. yüzyıl Osmanlı düşünce geleneğindeki yorumlanış biçimini ortaya koymak ve Mar'aşî'nin bu konudaki özgün katkılarını değerlendirmektir. Bu bağlamda makale, hem Osmanlı dönemi kelâm düşüncesine katkıda bulunmayı hem de dönemin önemli bir âliminin görüşlerini gün yüzüne çıkarmayı hedeflemektedir. Neşredilen risale, aynı zamanda Mu'tezile ve Ehl-i Sünnet arasındaki teolojik tartışmaların mahiyetini ve her iki ekolün görüşlerinin dayandığı delilleri anlamamız açısından da önemli bir kaynak niteliğindedir. Mar'aşî'nin bu eseri, dönemin ilmî atmosferini yansıtması ve Osmanlı ulemasının kelâmî meselelere yaklaşımını göstermesi bakımından da dikkat çekicidir. Risâlenin incelenmesi ve değerlendirmesi, XVIII. yüzyıl Osmanlı düşünce dünyasının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacak, aynı zamanda İslâm düşünce tarihindeki önemli tartışmaların Osmanlı dönemindeki yankılarını görmemize imkân verecektir. Eserin metodolojik yaklaşımı, kaynak kullanımı ve istidlal yöntemi, dönemin ilmî üslubunu ve tartışma yöntemlerini anlamamız açısından da önemli ipuçları sunmaktadır. Mar'aşî'nin özellikle Teftâzânî, Hayâlî ve İsâmüddîn el-İsferâyinî gibi önemli alimlerin eserlerinden yararlanma biçimi, Osmanlı ilim geleneğindeki süreklilik ve değişimi göstermesi bakımından da dikkate değerdir. Bu çalışmayla birlikte, Mar'aşî'nin düşünce dünyasının daha iyi anlaşılması, onun diğer eserlerinin de gün yüzüne çıkarılmasına vesile olabilecektir. Ayrıca eserin, günümüzde de tartışılmaya devam eden büyük günah ve günahların affı meselesine tarihsel bir perspektif sunması ve bu konudaki farklı yaklaşımları sistematik bir şekilde ele alması, modern dönem kelâm çalışmalarına da ışık tutacak niteliktedir. Böylece hem klasik kelâm literatürüne hem de Osmanlı düşünce mirasına önemli bir katkı sunulmuş olacaktır.</p>2025-03-26T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Tanım Tenkit Teorihttps://3tdergi.com/index.php/pub/article/view/43İmam-Hatip Lisesi Meslek Dersi Öğretmenlerinin Öğrencilere Yönelik Mentörlük Faaliyetleri 2025-03-06T00:17:48+03:00Bülent Koçoğlubulentkocoglu23@gmail.com<p>21.yüzyıl, henüz daha başında olmamıza rağmen küreselleşmenin artması, bilgi ve teknolojilerin sürekli olarak yenilenmesi ve bunlara bağlı olarak bireysel ve toplumsal hayatımızdaki büyük ve hızlı değişimlerin yaşanması ile ön plana çıkmaktadır. İnsanların ortaya çıkan bu değişimlere uyum sağlayıp, rekabeti yönetmesi ve söz konusu değişimleri/yenilikleri kariyerlerinde avantaj haline dönüştürebilmesi giderek zorlaşmaktadır. Zorluğun artarak yaşandığı bir diğer alan ise, örgütlü bir ortam olan okuldaki eğitim-öğretim faaliyetlerinin değişen dünyaya ve öğrencinin sürekli artan ihtiyaçlarına cevap veremez bir durumla karşı karşıya kalmasıdır. Birey ve okul düzeyinde yaşanan çabaların merkeze alınması halinde, gençlerin bu değişimlere uyum sağlayıp, yaşama dair sağlıklı ve üretken kararlar alabilmesi veya okulun gençlere bu ortamı sunması ve onları ahlaklı birer birey olarak yetiştirebilmesi için eğitimin tüm paydaşlarının birlikteliği daha elzem bir konu olmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak okul seviyesinde idare, öğretmen, öğrenci hatta veli arasında mentörlük faaliyetleri, profesyonel düzeyde kariyer rehberliği ve danışmanlık hizmetleri daha fazla zorunlu hale gelmektedir. Etkili bir mentörlük sürecinin yaşanabilmesi için planlı davranmaya, okulun vizyon ve misyonunu destekleyecek şekilde yürütülmesine ihtiyaç vardır. Mentörlüğün, öğrenciye olduğu kadar kuruma ve mentöre de faydaları söz konusudur. Mentörlük kavramı, danışmanlık, rehberlik ve koçluk gibi terimleri kapsamına almakla birlikte geçmişte uygulanan ahilik, lalalık ve atabeylik gibi uygulamaları da deruhte etmektedir. Mentörlüğün fayda oranını yükseltmek için hem mentörün hem de öğrencinin bu uygulamayı içtenlikle yapması ve gönüllülük zemininde sürecin takip edilmesi elzemdir. Ülkemizde din eğitimi alanında, müfredat ve programıyla geçmişten günümüze en fazla kabul gören kurum, şüphesiz imam-hatip okulları olmuştur. Bu okullarda görev alan meslek dersi öğretmenleri ise, diğer kültür dersi öğretmenlerine göre, bu okulların kendilerine özgü yapılarından dolayı daha çok sorumluluk alan zümre grubudur. Meslek dersi öğretmenleri branşları gereği öğrencilerin akademik başarıları hususunda çaba içerisinde olmaları gerektiği kadar onların manevi bilinç ve ahlaki davranış kazanmaları hususunda da gayret ederler. Bu tür faaliyetler, mentörlük niteliği de taşıyacak şekilde öğrencilerin akademik başarıları, kariyer planlamaları, kişisel gelişim mentörlüğü ve manevi rehberlik zemininde sürdürülmektedir. Mentörler daha çok sınıf dışı ortamlarda okulun genelinde, konusuna özel olarak kurdukları kulüpler aracılığıyla, çeşitli projeler yürüterek bunu gerçekleştirirler. Mentörün bu tür zeminlerde öğrencilerini daha iyi tanıma, kişisel becerilerini öğrenme ve öğrencilere rehberlik yaparak tecrübelerini aktarma imkânı bulurlar. Günümüzde dijitalleşmenin etkisiyle oluşan yeni eğitim paradigmasında, daha fazla yalnızlaşan gençlerle ilgili, okulun misyon ve vizyonuna uygun davranış çıktıları elde edilebilmesi için samimi bir zeminde yürütülecek mentörlük faaliyetlerine olan ihtiyaç gittikçe artmaktadır. Mentörler dijital araçları kullanarak, zaman ve mekân sınırını aşarak ve sürekli irtibat halinde kalarak öğrenme-öğretme sürecini de güçlendirebilirler. Bu bağlamda araştırmada, imam-hatip liselerinde görev yapan meslek dersi öğretmenlerinin öğrencilerine yönelik yapabilecekleri mentörlük faaliyetleri ve bu faaliyetlerde nelere dikkat edecekleri hususu temel problem olarak belirlenmiştir. Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden biri olan doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Bunun için literatür taraması yapılmış ve ilgili kaynaklar incelenerek çalışmanın konusu açısından çıkarımlar yapılmıştır. Neticede;</p> <ul> <li>Dünyanın birçok ülkesinde geçmişten günümüze uygulanan mentörlük faaliyetinin imam-hatip liselerinde görev yapan meslek dersi öğretmenleri aracılığıyla hayata geçirilmesinin öğrenciler açısından faydalı olacağı sonucuna ulaşılmıştır.</li> <li>Oluşacak pozitif ortamın kuruma, mentöre ve öğrenciye benzer niteliklerde yarar sağlayacağı hususu bir diğer elde sonuç olmuştur.</li> <li>Aynı zamanda, bu tür gönüllü etkinliklerin, öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci, öğrenci-veli, öğretmen-veli, öğrenci-idare iletişimini güçlendireceğine ve böylece okulun genel ikliminin iyileşmesine ve mevcut eğitim-öğretim faaliyetlerinde pozitif yönde bir değişimin yaşanmasına katkısı olacağı sonucuna da ulaşılmıştır.</li> </ul>2025-03-26T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Tanım Tenkit Teorihttps://3tdergi.com/index.php/pub/article/view/47Tasavvufî Bir Kavram Olarak Sohbetin Kur’ân-ı Kerîm'deki Yeri ve Anlamı2025-03-27T20:19:08+03:00İrfan KEHYAirfnkh@gmail.com<p>Bu çalışma, tasavvuftaki sohbet kavramını Kur’ân’daki âyetler ışığında ele alarak, bu geleneğin manevi eğitim, bireysel gelişim ve toplumsal dayanışma üzerindeki etkilerini incelemektedir. Tasavvuf, İslâmî ilimler içerisinde derin bir anlam ve uygulama alanına sahip olup bireyin manevi yükselişini esas alır. Bu süreçte mürşid-mürid ilişkisi büyük bir öneme sahiptir ve bu ilişkinin en temel unsurlarından biri de sohbettir. Sohbet, sadece fiziksel bir birliktelik ve bilgi aktarımı olmayıp, aynı zamanda bireyin manevi hâlini dönüştüren, ona hikmet kazandıran bir vasıta olarak görülmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan birçok âyette sohbetin bireysel ve toplumsal etkilerine dair doğrudan ya da dolaylı referanslar bulunmaktadır. Özellikle sâlihlerle birlikte olmanın teşvik edilmesi, hikmet ve öğütlerin önemine dikkat çekilmesi, Mü’minler arasındaki birlik ve dayanışmanın vurgulanması; sohbetin manevi ve ahlaki boyutlarını destekleyen unsurlar arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, çalışmada sohbet terimiyle ilişkilendirilen Kur’ân’daki ilgili âyetler örnekleme yolu ile ele alınmış ve bu âyetlerin tasavvufî sohbet geleneğiyle nasıl alakalandırıldığı değerlendirilmiştir. Örneğin Hz. Musa ve Hz. Hızır arasında geçen kıssada, Hz Musa'nın ilim yolunda sabırla ilerleyememesi, öğrenme ve rehberliğe olan ihtiyacı dile getirmektedir. Bu süreç, tasavvufî öğretilerde müridin, rehberine itaat etmesinin ve sabırlı olmasının önemini simgeler. Tasavvuf erbabı için sohbet, sadece bir bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bir irfan paylaşımıdır. Sohbetin içindeki feyz ve hikmet, müridin manevi yolculuğunda bir rehberlik işlevi görür ve bu süreçte sabır, tevazu ve ihlas gibi manevi erdemler ön plana çıkar. Tasavvufî sohbet, mürşidin irşad vasıtası olarak müritlerine rehberlik ettiği bir ortam oluştururken, aynı zamanda katılımcılar arasında manevi bir bağ kurulmasını sağlar. Tasavvuf ıstılâhında sohbet, Kur’ân ve hadisler çerçevesinde şekillendiği için, İslâmî ilimlerin aktarımında da önemli bir işleve sahiptir. Sohbetin konusu sadece ilmî bir aktarım olmayıp, aynı zamanda kalbî bir eğitime de yöneliktir. Bu nedenle tasavvufî gelenekte sohbet, gönüllerin arınmasına, ahlakî olgunlaşmaya ve bireyin nefsini terbiye etmesine yardımcı olan bir araç olarak ele alınmıştır. Ayrıca, sohbetin toplumsal boyutları da göz ardı edilmemelidir. Kur’an’da yer alan sohbetle ilgili âyetler, toplumsal dayanışmanın ve ahlakî olgunlaşmanın önemli unsurları olarak kullanılmıştır. İnsanlar arasındaki ilişkilerde, hikmetin paylaşılması, sabır ve anlayış gösterilmesi gerektiği öğretilir. Tasavvufî düşünceye göre, doğru sohbetin faydaları yalnızca bireysel değil, toplumsal düzeyde de ruhsal iyileşmeye ve ahlakî gelişime hizmet eder. Kur’ân’daki âyetler, bireyin çevresindeki insanlarla kurduğu ilişkinin onun manevi halini ve kişiliğini şekillendirdiğini belirtmekte, bu yüzden kişinin ruhsal olarak kiminle beraberlik yaptığının da önemini ortaya koymaktadır. Tasavvufî anlayışta sohbet, sadece konuşmayı değil, gönül birlikteliğini ve manevi etkileşimi içeren derin bir anlam taşımaktadır. Sonuç olarak, bu çalışma, Kur’ân âyetleri ışığında tasavvufî sohbetin mahiyetini, birey üzerindeki etkisini ve toplumsal dayanışmaya katkısını ele alarak, bu geleneğin İslâm düşüncesindeki yerini ortaya koymaktadır. Sohbetin, bireyin manevi gelişimi için vazgeçilmez bir unsur olduğu ve Kur’ân’ın bu anlayışı destekleyen öğretiler sunduğu görülmektedir. Bu çerçevede, sohbetin yalnızca düşünsel bir boyutu olmadığı, bireyin fiil ve davranışlarına da yansıyan bir etkisinin bulunduğu görülmektedir. Tasavvufî sohbet, manevi bilgiyi yalnızca aktarmakla kalmaz, aynı zamanda bu bilginin içselleştirilerek hayata geçirilmesini sağlar. Sohbet meclislerinde edinilen bilgi, bireyin ahlaki tutum ve toplumsal ilişkilerinde belirleyici bir rol oynar. Dolayısıyla, sohbet bireysel gelişimi destekleyen ve toplumsal ahengi güçlendiren dinamik bir süreç olarak değerlendirilmelidir. Bu çalışmada tasavvufî bir terim olarak sohbetin Kur’ân’daki temelleri incelenmiştir.</p>2025-02-28T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Tanım Tenkit Teorihttps://3tdergi.com/index.php/pub/article/view/45Zihniyet ve Din İslam Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlakı2025-03-05T13:04:25+03:00Erdi DEMİRedemir.akdeniz@gmail.com<p>Bu çalışmada Sabri Ülgener’in Zihniyet ve Din İslam Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlakı isimli çalışma konu edinilmiştir. Zihniyet kavramının sosyolojik bağlamda tanımlamasını yapan yazarın bu çalışmadaki çıkış noktası, din kurumunun toplumsal değişme ve çözülme süreçlerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu yansıtabilmektir. Bu doğrultuda yaşanan modernleşme, sekülerleşme vb. süreçler karşısında bireylerin ve toplumların dış dünyada meydana gelen bir takım olayları algılama ve anlayabilme biçimlerini etkileyen başat unsur din veya inanç kurumudur. Osmanlı toplumunun neden kapitalist bir ekonomik modele geçemediğini inceleyen araştırmacıya göre Batıni karakterli tasavvuf anlayışı dünya yaşamını öteleyen ve ölüm sonrası yaşama odaklanan bir dünya görüşüne sahiptir. Bu Batıni karakterli yaşam tarzı, değerler, norm ve yaşam biçimi olarak azla yetinen, üretimin güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınması gibi amaçlara sahip olmayan bir tipolojik karakter üretmiştir. Yazara göre psikolojik, sosyal ve tarihsel sebeplerle kendini gerçekleştirme gibi bir zihniyete sahip olmayan bu düşünce biçimi, iktisadi geri kalışın sebebidir. Nitekim zihniyet değerler, inanç, gelenek, çevresel koşullarla şekillenebilen bir olgudur.</p>2025-02-28T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Tanım Tenkit Teorihttps://3tdergi.com/index.php/pub/article/view/46Çocuğum Eşcinsel mi?2025-03-26T11:29:55+03:00ferhan aktaşferhanaktas.dp@gmail.comORHAN GÜRSUorhangursu1@gmail.com<p>Eşcinsellik; dünyada bilim, politika, din, medya ve eğlence endüstrisine, “kalıtsal, değişmez” mitolojisi doktrini uygulanarak geliştirilmiş bir stratejidir. “Çocuğum eşcinsel mi?” adlı eser, Richard Cohen’in eşcinselliğin tedavisi üzerine geliştirdiği tedavi planını ve bu bağlamda sunduğu dönüşüm yaklaşımını ele almaktadır. Cohen’e göre eşcinsel çekim, cinsel çekim ile alakalı bir durum değildir. Eşcinsel çekim; bir yere ait olmama, uymama ve bir şekilde farklı hissetme ile alakalıdır. Eşcinsel çekim, içselleştirilmiş duygusal kopuşlar ile ilgilidir ve yıllar süren acı ve karmaşa sonucunda meydana gelir. Ortaya çıkan zararın telafisi, çok daha fazla zaman alabilir. Kendisi de eşcinsel yönelimi tecrübe eden yazar Richard Cohen, kendi deneyimlerinden yola çıkarak heteroseksüselliğe geçiş sürecinin zorluğunu okuyucuya aktararak, bu sürecin sevgi, anlayış, dengeli bir yaklaşım ve Tanrı’ya yönelme ile yönetilebileceğini vurgulamaktadır.</p>2025-02-28T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Tanım Tenkit Teorihttps://3tdergi.com/index.php/pub/article/view/48İhvan-ı Safa’da Estetik ve Sanat2025-03-26T11:30:42+03:00Hilal TIRPANhilaltirpan@gmail.com<p>İhvan-ı Safa, İslam felsefesinin ilk hümanistleri olarak 10. yüzyılda insan kavramına önemli bir yer vermiştir. İnsan, mikro kozmos; evren ise makro kozmostur ve bu iki âlem birbiriyle ilişkilidir. İhvan’a göre insan ancak bilgi ve eğitimle kendi sınırlarını aşarak yaratıcıya ulaşabilir. Bu anlayışı, “Kendini bilen, Rabbini bilir.” sözüyle ifade ederler. İhvan-ı Safa düşüncesinde estetik ve sanat kavramları da merkezi bir öneme sahiptir. Güzelliğin kaynağı olarak Tanrı’yı gören İhvan’a göre, yaratılmış her güzellik onu yaratan sanatkârını işaret eder. Sanat, görünür güzelliklerden hareketle görünmeyen gerçek güzelliğe ulaşmanın aracıdır. Mehmet Karakuş’un "İhvan-ı Safa’da Estetik ve Sanat" adlı eseri, İhvan’ın risalelerinde dağınık olarak ele alınan estetik ve sanat kavramlarını sistematik biçimde incelemektedir. Eserde estetik, özne, nesne, değer ve yargı unsurları üzerinden değerlendirilmiştir. Ayrıca İhvan’ın düşüncelerini şekillendiren Antik Yunan filozofları (Pythagoras, Platon, Aristoteles, Plotinus ve Farabi) ve onların estetik mirası analiz edilmiştir. İhvan’ın estetik anlayışında düzen, ölçü, uyum ve mükemmellik ön plandadır. Karakuş’un çalışması, İslam sanat felsefesi alanında önemli bir boşluğu doldurmakta ve modern dönemde kaybolan estetik duyarlılığı yeniden canlandırabilecek niteliktedir.</p>2025-02-28T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Tanım Tenkit Teori